|
 |
ترجمة النّصوص المختارة في اللّغة العربية
Arapçada
Seçilmiş Konuların Tercümesi
د.
نظام
الدّين إبراهيم أوغلو
أستاذ في جامعة هتيت بتركيا
nizamettin955@hotmail.com
1-HAYATINI ANLAT
Ben
Türkiye’den Muhammed Fatih. 1982’de Türkiye Cumhuriyetinin
başkenti Ankara’da doğdum. İlk ve orta öğrenimimi 1990
yılında orada tamamladım. Liseyi İstanbul’da İmam-Hatip’te
okudum ve 1993’te bitirdim. Ben, İstanbul’u, turistik ve
ticari şehir olması ve İslami müzelerle ve eski tarihi
eserlerle meşhur olmasından dolayı sevdim.
Sonra
üniversiteye giriş sınavına girdim ve Hitit Üniversitesi
Çorum İlahiyat Fakültesini kazandım. Bu benim ilk
tercihimdi. Çünkü ben, dini yönden toplumuma faydalı olmak
için Arap Dili ve İslamî İlimleri öğrenmek istiyordum.
Fakültede, tefsir, hadis, fıkıh, kelâm, tasavvuf, İslam
tarihi vb. tüm İslam bilimlerini öğreniyoruz. Bununla
birlikte, sosyoloji, psikoloji, felsefe ve eğitim
bilimlerini öğreniyoruz. Dillerden ise: Türk, Arap, İngiliz
Dili ve Edebiyatını öğreniyoruz. Ayrıca bilgisayar, müzik ve
özellikle tasavvuf müziği derslerini alıyoruz.
Babam
PTT’de çalışan bir memurdur. Annem ev hanımıdır. Benim üç
erkek, iki kız kardeşim var ve hepsi Türk okullarında
öğrenciler. Benim amcaların, halalarım, dayılarım,
teyzelerim, dedem, ninem, kayın pederim, kayın validem,
damadım ve gelinim var. Ben onları severim, onlar da beni
severler. Ben şu anda -Mimarsinan mah. Fevzi çakmak cad- Apt
No: 44/5- Çorum şehrinde
ikamet etmekteyim. Boş vakitlerde okumak, şiir yazmak, spor
yapmak, resim yapmak ve müzik dinlemek gibi hobilerimi
yaparak geçiririm.
Hafta
sonları ve tatil günlerinde, futbol, voleybol, basketbol ve
masa tenisi gibi bazı oyunlar oynamak için kulüp sahasına
giderim. Bazen de arkadaşlarımla veya ailemle birlikte
rahatlamak için turistik yerlere giderim veya arkadaşlarımın
ve akrabalarımın sıhhatlerini sormak için ziyaret ederim.
Çünkü insan bu ziyaretlerle kardeşlik ve akrabalık bağlarını
güçlendirir ve bununla birlikte insan psikolojik yönden
rahatlık hisseder ve yalnızlıktan uzak
olur.
2-SABAHTAN AKŞAMA KADAR VAKTİNİ NASIL GEÇİRİRSİN
Sabah
erkenden uyanırım, yatağımdan kalkarım ve ellerimi ve yüzümü
yıkamak için lavaboya giderim. Sonra abdest alırım ve sabah
namazını, iki rekât farz, iki rekât sünnet olmak üzere,
kılarım. Sonra imkân dâhilinde Kuran’dan bazı ayetler
okurum. Sonra kahvaltıya otururum, bir bardak çay ile ekmek,
peynir, zeytin, tereyağı ve baldan biraz alırım. Kahvaltı
bittikten sonra kalkar çantamı ve kitaplarımı hazırlarım
sonra okul elbiselerimi giyerim ve evden çıkar, otobüs
durağına giderim ve otobüsün gelmesini beklerim ve otobüs
geldiğinde ona binerim. Ya boş bir oturağa otururum ya da
ayakta duranlara ayrılan yerde ayakta dururum. Fakülteye
yakın durağa ulaşınca, inerim ve yürüyerek fakülteye
giderim. Sınıfa girerim ve arkadaşlarıma selam veririm ondan
sonra sessizce sıraya otururum ve öğretmenin gelmesini
beklerim. Öğretmen gelince dersi iyi anlamak için onu
dikkatlice dinlerim. Her öğretmenin dersi bittiğinde, 10
dakikalığına teneffüse çıkarız.
Bana
gelince; ya arkadaşlarımla birlikte çay içmek ve televizyon
izlemek için fakültenin kantinine giderim ya da kitap okumak
için fakültenin kütüphanesine giderim veya internete girmek
için bilgisayar odasına giderim. Öğle tatilinde ise öğle
namazını vaktinde ve cemaatle beraber, fakültenin mescidinde
kılarım. Sonra fakültenin yemekhanesine giderim ve öğle
yemeğinde: Çorba, tavuk, kebap, pirinç, fasulye, patates,
nohut, salata, tatlı v.b. yemekler yerim.
Dersler bitince ya otobüsle ya da yürüyerek eve dönerim.
Bazen giderken, evin bazı ihtiyaçlarını satın almak için
çarşıya veya mahallenin bakkalına uğrarım. Eve ulaştığımda
(okul) elbiselerimi çıkarırım ve gece elbiselerimi giyerim
ve kalan namazları, ikindi, akşam ve yatsı, vakitlerinde
kılarım. Akşamleyin derslerimi okurum ve günlük ödevlerimi
hazırlarım. Çünkü ben bu günün işini yarına bırakmayı
sevmem. Derslerim birikince sınavlara hazırlanmam zorlaşır
ve başarısız olurum. Ben, hayatta daima başarıyı severim,
ondan dolayı her gün hassasiyetle çalışır ve görev ve
ödevlerimi yaparım. Akşamleyin acıkırsam midemin bozulmaması
ve hastalanmamam için; sandviç ve susuz yemekler yerim.
Sonra biraz dinlenirim veya televizyon ekranından, ilmî,
dinî, siyasî, ekonomi, sağlık, sportif v.b. güzel programlar
izlerim. Uyku saati gelince erkenden ve dinç olarak uyanmak
için uyurum.
3-BOĞULAN BİR ÇOCUK
Salim yüzmede iyi değildi. Bir gün denize gitmek
için arkadaşı Halil’le anlaştılar. O ikisi orada yüzen
birçok çocuk gördüler. Elbiselerini çıkardılar ve yüzmeye
indiler. Biraz sonra Salim boğulmaya başladı, arkadaşı
Halil’in onu kurtarmaya gücü yetmedi. Ancak, denizin
kıyısında gezen bir adamdan yardım istedi. Adam onlara
yöneldi ve onlarla sert konuşmaya başladı. Bunun üzerine
Halil şöyle dedi: Be hey adam! Önce onu boğulmaktan kurtar
sonra istediğini söyle.
4-BİRLİK KUVVETTİR
Âlimlerden biri ölmeden önce çocuklarını çağırdı
ve onlarla sakince konuşmaya başladı. Sonra onlara bir deste
değnek hazırlamalarını emretti. Çocukları onun isteğini
yerine getirdiklerinde, değneklerin demetini, kırmalarını
istedi ve onlardan hiçbiri onu kıramadı. Bunun üzerine
onları birbirinden ayırdı ve onlardan değnekleri teker teker
kırmalarını, her birinden istedi. Bu konuda onlardan hiç
biri zorluk çekmedi. O anda çocuklarına şöyle dedi: Her
zaman böyle olun, birlik olduğunuz zaman güçlü olursunuz,
ayrılığa düştüğünüz zaman zayıf olursunuz. İslam bize,
ayrılık ve taassubu değil, birliği emrediyor. Bu konuda Yüce
Allah şöyle buyuruyor: “Hep birlikte Allah'ın ipine
(İslâm'a) sımsıkı yapışın; ayrılığa düşmeyin.” Birde şöyle
buyuruyor: “İyilik ve (Allah'ın yasaklarından) sakınma
üzerinde yardımlaşın, günah ve düşmanlık üzerine
yardımlaşmayın.”
5-FİLM
Dün
gece bir arkadaşımla, işsizliği ve işsizliğin diğer sosyal
problemlerle ilişkisini ele alan yeni bir Amerikan filmini
izlemek için sinemaya gittim.
Filmin
hikâyesinde; Newyork yakınlarındaki bir bölgede, ekonomik
durum, pek çok kimsenin işlerini yitirmesini gerekli kılar.
Bunlar arasında Richard Fisher adında elli yaşlarında birisi
de bulunur. Fisher’in, üniversitede ticaret eğitimi gören
bir oğlu ve en küçükleri sekiz yaşında üç kız çocuğu
vardır.
Bay
Fisher bölgedeki şirketlere çok sayıda dilekçe sunar, ancak
bir iş elde etmede başarılı olamaz. Eşi tanınmış bir bankada
iş bulur. Böylece aile anneye bağlı hale gelir. Genellikle
kadının yaptığı ev işlerini erkek yapmaya başlar. Bu durumun
Bay Fisher üzerinde kötü etkisi olur. Kısa süre sonra hanım
da işini kaybeder. Bu da ailenin tamamı üzerinde olumsuz
etki yapar.
Film,
işsizliğin doğurduğu problemleri ortaya koymakta ve onları
belirtmektedir. Ailenin, özellikle erkeğin, topluma baş
kaldırmasıyla, işsizlik arasında bağ kurmaktadır.
6-İNSANLIK MEDENİYETİNDE İSLAM
MEDENİYETİNİN ETKİSİ
İslam’dan önce çeşitli medeniyetler oluşturuldu sonra bu
medeniyetler geriledi ve yok oldu. Âlimlerin yazdığı
kitaplar zayi oldu. Altıncı asır geldiğinde, İslam ortaya
çıktı. İslam Medeniyeti, eski dünyada oluşturulan üç kıtanın
ortasında kuruldu. Çin, Hint, Mısır, Yunan Roma ve
Farslarının
kültürlerinin özeti, tek bir devletin çatısı altında
toplandı. O, İslam devletidir.
Sonra
bu emaneti en güzel şekilde eda etti. Bilindiği gibi İslam
Medeniyeti ortaya çıktığında var olan hiçbir şeyi yıkmadı,
bilakis yıkılan ve dökülen binaları tamir etti ve onun
üzerine eklemeler yaptı. Miladi altıncı yy’dan yirminci yy’a
kadar direkt veya dolaylı olarak İslam Medeniyetinden
alınanlar dışında yeni bir eser ortaya çıkmadı.
Eski
devirden beri Arap ve Müslümanlar dünyadaki uzak beldelere
ulaştılar. Kendileriyle beraber Arap ve İslam Medeniyetini,
İtalya’nın, Fransa’nın ve İspanya’nın bazı şehirlerine
taşıdılar. Bu güne kadar Arap ve İslam Medeniyetinin
kalıntıları duruyor. Bu eserler Arap ve İslam isimlerini
taşıyorlar. Biz şu anda İslam ve Arap Medeniyetinin gerçek
yüzünü, Sicilya, İspanya ve Fransa da görüyoruz. Modern Arap
ilimleri, Arap ve İslam Medeniyetinin temelleri üzerinde
kuruldu. Biz eski Arap Enstitülerinin ve diğer ilim
merkezlerinin Bağdat ve Kurtuba’da olduklarını duyuyoruz. Bu
merkezlerde Avrupa’dan birçok heyet yerleşti ve bu heyetler
Avrupa’ya, tıp, astronomi, matematik, geometri, edebiyat,
sanat vb. ilimleri, taşıdılar.
7-HZ.MUHAMMED(sav) BİN ABDULLAH BİN ABDULMUTTALİP
O,
Kureyş’in Beni Hâşim soyundandı. Ulu’l-‘Azm
(peygamberler)dendi ve Nebilerin ve Resullerin sonuncusuydu.
Fil yılında rebiu’l-evvel ayının 12. pazartesi günü, Yemen
kıralı Ebrehe’nin ordusunun kâbeyi yıkmak için fillerle
saldırmasından elli gün sonra, Mekke’de doğdu.20 nisan 571 miladi
yılında Allah
onu kullarına yol gösterici ve rahmet olarak ve insanları
karanlıktan aydınlığa çıkarmak için gönderdi. Annesi Âmine
b.Vehheb’tir. Babası O, doğmadan vefat etti. Dedesi
Abdulmuttalib’in evinde yaşadı. Dedesi vefat edince amcası
Ebutalib’le birlikte yaşadı. O küçükken koyun güttü. Kendi
el işi ile kazancını sağladı. Amcası ile beraber ticaret
yaptı. Sonra Hatice(anamızın) ticaretinde çalıştı. Sıdk ve
güvenilirliğiyle tanındı. O, Hira dağında, Allah’a ibadet
ederken, Kura’n-ı Kerim kendisine vahyedildi. Sonra
Medine’ye hicret etti. Bu sırada Mekke yakınındaki Sevr
mağarasında dostu Ebu Bekir (ra) ile beraber gizlendi. Onun
peygamberliğini tasdik eden ilk kişi Hatice’nin amcası
Varaka b. Nevfel’di. O(sav) amcası ile beraber Şam’a
gidince, rahip Bahire‘ye uğradılar. Onu görünce Onun,
İncil’de beklenen peygamber olduğunu anladı. Onun daveti
610–632(m) seneleri arasında devam etti. (H) 11 rebiu’l-
evvel ayının 12. pazartesi günü (miladi 632), veda haccını
yaptıktan sonra, vefat etti.
Dini ve
siyasi sebeplerden dolayı on iki hanımla evlendi, Hatice ve
Ayşe ile evlenmesi müstesna. Hatice’den , Kasım, Abdullah,
Fatma, Ümmü külsüm, Rukiye ve Zeynep, dünyaya geldi. Kıpti
hanımı, Mariya’dan, İbrahim dünyaya geldi. Gençliğinde asla
içki içmedi, puta tapmadı ve yalan söylemedi. Hemen hemen
bütün savaşlara kendisi şahsen iştirak etti. Hatta Uhut
Gazvesi’nde bir dişi kırılmıştı. Onun zamanında, Tağutlar
ortaya çıktı: Kureyşin ileri gelenlerinden; Ebu Cehil ve Ebu
Leheb, Fars Kralları’ndan, Kisra, kızı Buran, Firuz ve
Rüstem, Rum kralları’ndan, Kral Kaysar ve Herkül, bunlarla
mücadele etti ve bunları yendi. Hz. Muhammed (sav) bütün
peygamberlerin mesleklerini icra etmiştir: Askeri ve siyasi
komutanlığa ilave olarak mürebbilik, öğretmenlik, önderlik,
müftülük, hâkimlik, maliyeci, doktorluk, ticaret, çobanlık
ve devlet başkanlığı yaptı. Bununla beraber O, Medine
Mescidinin yapımında çalıştı. Aynı şekilde yırtık ve
söküklerini kendisi dikiyordu. Onu sevmek ve O’na itaat
etmek farzdır. Bununla ilgili birçok ayet vardır. Onun için
bizim onun hadislerini ve sözlerini ya Kura’n-ı Kerim
ayetlerinden çıkarılmış, sözler, hükümler ve fetvalar olarak
ilahi bir emir olarak alacağız ya da özellikle, askeri,
siyasi, iktisadi, tıbbi, toplumsal ve adaba yönelik tavsiye
olarak alacağız. Bilindiği gibi bunları yapmak sünnettir.
Yüce
Allah, Onu diğer insanlar gibi, fakirlik, yetim olarak
büyümek, kavminin zulmüyle, kendisine ve hanımına iftira
edilmesiyle, kendisine küfredilmesiyle, taşlanmasıyla,
yurdunu terk edip Medine’ye ve Taif’e hicret etmekle, annesi
ve amcalarının vefat etmesiyle ki, Ebu Talip, Hazma ve
Hatice’nin vefatına çok üzülmüştü, bir de kendisi
hayattayken altı çocuğunu kaybetmekle, iptila etmiştir.
8-HZ. EBU BEKİR ES-SIDDIK (RA)
İslam’dan önce ismi, Atik bin Kuhafe idi. Müslüman olduktan
sonra ismi Abdullah oldu. Fil yılından iki veya üç sene
sonra doğdu. O Hz Muhammed (s.a.v.)’den yaklaşık olarak, iki
yaş küçüktü. O, güvenilir, cömert, güzel ahlaklı ve güzel
davranışlı olduğu için cahiliye döneminde seviliyordu. O
asla içki içmedi ve putlara secde etmedi. Hz Muhammed
(s.a.v.) insanları İslam'a davet edince, Ebu Bekir dışında
birçoğu tereddüt etti. O, büyük erkeklerde, Müslüman olan
ilk kişidir. Hatice anamız, Müslüman olan ilk kadındır.
Müslüman olan ilk çocuk ise, Ali b. Ebu Talip (ra) idi.
İsra’
ve mi’rac haberini tasdik ettiğinden dolayı Hz Muhammed
(s.a.v.) Ebu Bekir’i “sıddık” olarak künyelendirdi. O
(s.a.v.) gece Mekke’deki Mescidi Haram’dan, Kudüs’teki
Mescidi Aksa’ya yürüdü, sonra oradan da semaya çıkarıldı.
Ebubekir (ra) İslam için canı ve malı ile mücadele etti.
Kureyş’ten bazı köleler, Bilal b.Rebah gibi, satın aldı ve
serbest bıraktı. Tebük savaşında bütün malını bağışladı.
Resul (s.a.v.) ile beraber Medine’ye hicret etti ki,
kâfirler o ikisini öldürmek için, her yerde onları arıyordu.
Sevr mağarasına gizlendiler.(İki kişiden biri olarak (Ebu
Bekir ile birlikte Mekke'den) çıkarmışlardı hani onlar
mağaradaydı o, arkadaşına: Üzülme, çünkü Allah bizimle
beraberdir).
Resul
(s.a.v.)’den sonra, sahabeler onu Müslümanlar için halife
seçtiler. Miladi 632–634 yılları arsında hilafeti üstlendi.
O adil bir halifeydi. Onun zamanında dinden dönenler ortaya
çıktı. Onlara karşı savaştı ve onları yok etti. Yemame
Savaşında, Usame b. Zeyd, onların başkanı Müseylime el-Kezzab’ı
yendi ve savaşı kazandı. Bazıları İslam’a döndüler.
Mürtetlerin çoğu bedeviydi. Dinden dönmelerinin sebebi,
Beytü’l-Mal’a zekât vermemeleriydi. Onun zamanında Ömer
(r.a.) isteği üzerine Kur’an cem edildi. Onun hilafeti
döneminde, Yermek savaşında Halit b. Velit komutasında Şam
ve Irak fethedilmeye başlandı. Huneyn savaşına da katıldı.
O, Resul (s.a.v.)’in eşi Ayşe’nin babasıydı. Cennetle
müjdelenen on sahabedendi. Medine’de (634) vefat etti.
9- HZ.ÖMER BİN HATTAB (RA)
Mekke’de doğdu. Hz. Muhammed (sav)’in, İslam’a girmesi için,
“Allahım! İki Ömer’den birini Müslüman yap” diye, kendisine
dua ettiği kişidir. “Emiru’l-Mü’minin” diye lakaplandırılan
ilk kişidir. Zeki olması, adil olması ve hakla batılın
arasını ayırmasından dolayı “Faruk” lakabı da verilmiştir.
Sahabiler Onu, Ebu Bekir’den sonra Müslümanlara halife
olarak seçtiler.
M.(634–644) yılları arasında halifelik görevini yaptı.
Yermuk savaşını, Halid b.Velid ile başlayan birkaç savaşı,
Amr b. el-As komutasında, Bizans ve Roma İmparatorluğuna
karşı kazandı. Müsenna b el- Haris komutasında, Irak ikinci
kez fethedildi. Sa’d b Ebi Vakkas komutasında, Kadisiye
savaşını kazanarak Fars imparatorluğunu fethetti. Amr b.
el-As komutasında, Kudüs’ü fethetti. Ömer b.Hattab Kudüs’ü
bizzat kendisi barış yoluyla, Kudüs Patriği,Safer Vinyus’tan
teslim aldı. Aynı şekilde, Amr b. el-As komutasında, Mısır’ı
fethetti. Numan b. Mukarran komutasında, M.(642)’de, Arap ve
Farslar arsındaki, Nihavent Savaşını kazandı. Bahsedilen
savaşta, Numan b. Mukarran, şehit olunca, yerine, Huzeyfe b.
el- Yemen geçti.
Ordunun
ve Ensarın maaşlarını ödemek için bir Divan inşa etti.
Ayrıca Beytü’l- Mal Divanını da inşa etti. Başlangıcı,
Miladi 622 yılına tekabül eden, Hicri Takvimi düzenledi.
Yunanlara ait olan İskenderiye Kütüphanesini düzenledi. Onun
zamanında, Arapça resmi dil olarak kabul edildi. Basra ve
Kufe’yi şehir yaptı. Cennetle müjdelenen on sahabedendir.
Firuz en-Nihavendi adında ve Ebu Lu’lu olarak bilinen Fârisî
bir köle tarafından, kendisi namazdayken öldürüldü.
Onun
hakkında birçok kıssa ve rivayet vardır. Kadın ve Açlıktan
Ağlayan Çocuklar, Halife Ömer Zamanında Hile Yaparak Süt
Satan Kadın ve Kızın Hikâyesi. Ve meşhur sözü (Basra’nın en
uzak yerinde bir koyun kaybolsa, Ömer’den sorulur.)
Bir
seferinde onu ağlarken görenler, neden ağladığını sorarlar,
İslam’dan önce cahilliye döneminde kızını diri gömmesini
hatırladığını ve kalbinin katı olduğunu ve yaptığı işten
dolayı üzüldüğünü söyledi. Ve sözlerinde şunu söylerdi: “İki
şeyi hatırladığımda, ilkine ağlar, ikincisine gülerim.”
(İkincisi ise, putları helvadan yaptıktan sonra acıkınca onu
yememizdir.) Hayatında dokuz kadınla evlendi. On iki çocuğu
oldu. Altısı erkekti: Abdullah, Abdurrahman, Zeyd,
Übeydullah, Asım ve İyaz idi. Kızları ise; Hafsa, Rukiye,
Fatma, Safiye, Zeynep ve Ummu Velid idi.
10-HZ. OSMAN BİN AFFAN (RA)
Mekke’de doğdu. Kureyş’in Beni Ümeyye kabilesindendi ve
Mekke-i Mükerreme’nin tacirlerindendi. Hz. Ebu Bekir
sayesinde İslamiyeti kabul etti. Şura’da altı kişilik aday
listesine, Osman, Ali, Zübeyir, Talha b. Ubeyd, Sa’d b.Ebi
Vakkas ve Abdurrahman b. Avf, ismi konuldu. Hz Ömer’den
sonra, hilafete getirildi. M.(644–656) yılları arasında
halifelik görevini yaptı. Onun zamanında fetihler devam
etti; Fars beldelerinden, Türk beldelerine ilerleyerek,
Kostantin civarına kadar ulaştılar ve aynı şekilde, Kıbrıs
adası, Fas, Cezayir, Libya, Tunus ve diğer Afrika ülkeleri
fethedildi.
Onun
zamanında, Kur’an, sahifeler halinde, çoğaltılarak
vilayetlere dağıtıldı. Tebük Savaşında büyük bir mal hibe
etti. O cennetle müjdelenen on sahabeden biriydi. Hilafeti
döneminde, Beni Ümeyye ile Kureyş arasındaki kinin ve
ihtilafın hala devam ettiğini bilmeden akrabalarına
dayanması, en bariz hatasıydı. Vilayetlere, Beni Ümeyye
oğullarını vali olarak atadı ve Beytu’l- Mal’daki malları
onlar için harcadı. Onun bir diğer hatası Ebu Zer el-Ğıffari’yi
sürgün etmesiydi. Başka bir rivayete göre, Abdullah b. Ebi
Sarh’ı azl edip, yerine Muhammed b. Ebu Bekir’i atamasıdır.
Mevan b. Hakem’e bu konu ile ilgili bir yazı yazdırdı, fakat
Mervan yazıyı ve mührü değiştirdi; yazısında, Muhammed b.
Ebu Bekir’in öldürülmesi isteniyordu. Deniliyor ki, bu
fitnenin başı Yemenli, Yahudi Abdullah b. Sebe’dir. Bunun
sebebi de siyasi kriz çıkarmaktı. Hz. Osman, kendilerinden
intikam alınması zor olsun diye, değişik kabilelerden
şahıslar tarafından evinde, Kur’an okurken, öldürüldü.
Hz
peygamberi çok sevdiğinden ve aralarındaki sıla-i rahimin
kaybolmaması için, Hz Muhammed’in iki kızı, Rukiye ve
Ümmügülsüm ile evlendi. Bundan dolayı “Zi’n-Nureyn”(iki nur
sahibi) diye lakaplandırıldı. O, Kur’an-ı Kerim’i iyi
hıfzedenlerdendi. Peygamber efendimiz ve Melekler, ondan
hayâ ediyordu.
11-HZ.ALİ BİN EBİ TALİB (RA)
Mekke’de doğdu. Rasulullah (sav)’in amcasının oğlu ve
damadıdır. Çünkü O’nun kızı Fatma ile evlendi. Hz Hatice’den
sonra İslam’a giren ikinci kişidir. Çocuklardan ise, İslam’a
giren ilk kişidir. Künyesi, “Ebu Turab” ve Zu’l-Fikar”dır.
Ve annesi de, aslan gibi yiğit olduğu için, onu “Haydar-ı
Kerrar” olarak isimlendirdi. O, âlim, fakih ve edipti.
Girdiği ilk savaşların, Bedir, Uhut, Hendek ve Huneyn,
kahramanlarından biriydi. Reşit halifelerin dördüncüsüydü.
M(666–661) yılları arasında hilafet görevini yaptı. O,
halife olmak istemedi, çünkü bu durumdan bıkmıştı. Fakat
(Mısır, Irak, Şam vb. vilayetlerden gelen) heyetler onu
halife olmaya zorladılar.
Onun
döneminde iki olay oldu: Cemel Vak’ası; Vaka, O’nunla,
Talha, Zübeyr ve Ayşe arasında meydana geldi. Hz Ayşe’yi,
önce esir etti sonra da serbest bıraktı. Basra’da savaş
hemen sona erdi ve bu savaşta, bazı sahabiler şehit oldu.
Sıffın savaşı; Onunla, Muaviye arasında meydana geldi.
Savaş, tahkime gitme kararıyla, sona erdi. O namazda iken,
Şeybe adında bir şahıs vurulur, fakat isabet etmiyor ve
harici olan, Abdurrahman b. Melcem tarafından öldürülüyor.
Kuran’da Ondan şöyle bahsedilir: “Allah rızasını kazanmak
için, miskinlere, yetimlere ve esirlere yemek yedirirler.”
Rasulullah da onun hakkında şöyle buyurdu: “Ben ilmin
şehriyim, Ali de onun kapısıdır.” Küçük olmasına rağmen,
Hendek Savaşında düşmanların komutanı ile savaştı ve onu
öldürdü.
Onun,
Hz. Fatma’dan Cennetteki gençlerin efendisi olan, iki
çocuğu dünyaya geldi: Hasan ki, O, zehirlenerek öldürüldü ve
Hüseyin, O da Kerbela’da şehit edildi. Ve diğer hanımlardan
da 20 den fazla çocuğu vardı. Onun, Divanı ve Nehcu’l-Belağa’sı
vardır ve ayrıca birçok hadis de rivayet etmiştir.
12- İBİN-İ SİNA
Miladi
980’de Buhara şehrinde doğdu. Hayatının ilk yıllarını orada
yaşadı. Bu devirde orada çok sayıda büyük kütüphane olduğu
gibi, orası âlim ve ediplerin buluşma noktasıydı. Babası
onun için birçok hoca tayin etti. O, on yaşına gelmeden
Kur’an’ı ezberledi, dil ve edebiyat dersleri aldı. İbn-i
Sina, muhtelif Yunan kitaplarını okumaya meyletti. Daha
küçük yaşlarda tıp ilminde öne çıktı. Büyük tabipler ondan
bu ilmi almaya başladı. Aynı şekilde matematik, astronomi,
fizik, felsefe, müzik ve mantık ilimleriyle iştigal etti. Bu
ilimlerle ilgili kıymetli eserleri vardır. Bu onun dahi
olduğuna delalet eder. Onun eserleri, özellikle de 22
yaşındayken yazdığı ve önemli bir kaynak olan (el-Kânun fi’t-Tıp)
kitabı, Latinceye tercüme edildi. Sonra onlarca yabancı
dile tercüme edildi. On beşinci yüzyılın sonuna kadar Avrupa
üniversitelerinde okutulmaya devam edildi. Bazı Avrupalı
filozoflar O’na “İslam’ın Aristo'su ve Hipokrat'ı” diyorlar.
Onun eserlerinin sayısı kitap ve araştırma olarak, yaklaşık
olarak 276’ya ulaştı. Felsefe alanındaki en önemli eseri,
Kitabu ş’Şifa’dır ki, on sekiz cilttir. Mantıkta, el-İşaret
ve’t-Tenbihat ve bunun gibi. Ve İbni sina 1037 yılında vefat
ediyot.
13- BOŞ VAKİTLERİN TANZİMİ
İnsan
hayatında vaktin düzenlenmesi önemlidir ve onun mutluluğunun
vesilesidir. Bunun için insanın, çalışmak için en az sekiz
saat zamana ihtiyacı vardır. Bir de ibadet etmek ve beş
vakit namazı vaktinde eda etmek için zamana ihtiyacı var. Bu
da insanın iman ve huşu ile dolmasını ve her türlü noksan
sıfattan münezzeh ve yüce Allah’a yakın olmasını sağlar.
İnsanın en az üç öğün yemek, hobileri, dinlenmek ve
özellikle de haftalık tatil için de zamana ihtiyacı
vardır.
Eğer
insan böyle yapmazsa psikolojik ve bedensel yorgunluk yaşar
ve hayatının bir faydası olmaz. İşin düzenlenmesine gelince,
bu insanın daha çok ve daha güzel iş yapmasını sağlar. Yemek
vakitlerinin tanzimi insanı daha sağlıklı yapar. Vaktin
düzenlenmesi daha mutlu ve daha güzel bir hayata götürür.
Çalışkan öğrenci, vaktin kıymetinin şuurunda olan ve onu
nasıl kullanacağını bilendir. Çalışkan öğrenci, derslerini
müzakere eder, ödevlerini yapar ve sosyal, kültürel ve
sportif faaliyetlere iştirak eder. Boş vakitlerinde de bazı
hobilerini yapmaya çalışır.
14-SPOR EĞİTİMİ
Beden
hocası gelir ve öğrencilere, bedene faydalı ve bedeni güçlü
kılan bazı spor alıştırmaları yapmaları için beden
elbiselerini giymelerini emreder(söyler). Sonra güçleri ve
istekleri doğrultusunda, beş veya altı tane takım hazırlar.
Bir takım futbol, biri hentbol, biri voleybol vb. oyunlar
oynar. Kulüpler ve şehir takımları arasında spor oyunları ve
hatta Asya, Avrupa ve Dünya Spor Olimpiyatları Kupası
düzenlemek mümkündür. Şüphesiz o, fert ve vatan için, övünç
ve başarıdır.
Spor
bedene kuvvet ve sıhhat verir ve kişiye üstün ahlak ve
ilkeler öğretir, arkadaşlığı arttırır ve fertler arasında
yardımlaşma ruhunu yayar, milletin şanını yüceltir,
toplumlar arasındaki iletişimi kolaylaştırır ve onları
barışa yönlendirir.
Dinimiz
İslam, güçlü olmaya çağırır. Spor eğitimi güçlü olmanın bir
yoludur. Kur’an-ı Kerim, müminlerden dinlerini ve
nefislerini korumak için, güçlü olmalarını ister. Yürümek,
koşmak, yüzmek ve gezmek gibi bazı spor faaliyetleri
yapmamız gerekir. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “Onlara
(düşmanlara) karşı gücünüz yettiği kadar, cihad için, kuvvet
ve bağlanıp beslenen atlar hazırlayın.” Rasulullah (s.a.v)
de şöyle buyurmaktadır: “ Allah katında, güçlü mümin, zayıf
müminden daha hayırlı ve daha sevimlidir.” Atasözünde de
şöyle denilmektedir: “ Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur.”
15-BİRLEŞMİŞ MİLLETLER ÖRGÜTÜ
İkinci
dünya savaşından sonra bazı büyük ülkeler ile birkaç küçük
ülke, San Francisco şehrinde toplandılar. Birleşmiş
Milletler Örgütünü kurmaya karar verip sözleşmesini
oluşturdular.
Örgütün bir genel sekreteri ve her üye ülkenin
bir temsilcisi vardır. Dünya barışı ve insan haklarının korunması bu
örgütün amaçlarındandır. Bu
nedenle dünyadaki hakların çoğunluğu bu örgüte güvenir ve
onu en önemli siyasi teşkilatlarından biri olarak niteler.
Birleşmiş Milletler faaliyeti yalnızca siyasetle sınırlı
değildir.
Örgütüm kültürel, eğitsel ve
sosyal hizmetler sunan kolları vardır. Kültür ve bilimin
ilerlemesinde çalışan UNESCO örgütü, küçük ülkelere ekonomik
yardımlar sunan uluslararası Çalışma Örgütü BM’nin en önemli
kollarındandır. Her iki örgütünde Arap dünyasında
temsilcileri bulunmaktadır.
Birde başka kolları da
vardır; Uluslar arası sağlık, Ziraat ve Gıda Kuruluşu ve Güvenlik Konseyi bu
kuruluşu Uluslar arası polis olarak saya biliriz.
Şüphesiz örgüt çoğu uluslararası probleme
çözüm bulmakta başarılı olmuştur. BM’nin tüm hedeflerini
gerçekleştiremediği doğrudur. Çünkü bazı ülkeler onunla tam
olarak işbirliği yapmamaktadır. V.b.
16- ZAHİT BİR ADAMIN NASİHATI
İbrahim
b. Ethem, âlim, zahit ve duası kabul olan imamdı. Basra
çarşısında geziyordu. İnsanlar onu çevirmiş ve etrafında
dönüyorlardı. Topluca O’na etin fiyatının arttığını haber
verdiler ve etin ucuzlaması için ondan dua istediler. Onlara
şefkatlice ve şaşkınlıkla cevap verdi: Sizin durumunuza
şaşırıyorum, eti ucuzlatmak elinizdeyken, bana onun pahalı
olduğunu söylüyorsunuz. Etimiz azaldı, onu nasıl
ucuzlatabiliriz, dediler. Onu bırakın ve ondan geri durun
dedi. Ardından şöyle bir vecize dillendirdi:
Bırakırım bir şeyi, pahalı gelirse bana
Daha
ucuz olur hemen nazaran eski ana.
İnsanlar onun nasihatini tuttular ve böylece her tarafta
bolluk ve bereket oldu.
18-İMAM GAZALİ
Ebu
Hâmit Muhammed el-Gazali, miladi 1058 senesinde Horasan’ın
Tûs kasabasında dünyaya geldi. Miladi 1111’de vefat etti.
Mütekellim, filozof, fakih ve sofidir. İslam'ın hücceti diye
lakaplandırılmıştır. Fakir bir evde sûfî bir babanın (çocuğu
olarak) yetişti. Sonra fıkıh, kelam ve felsefe derslerini
almaya yöneldi.
Bağdat Nizamiye Medresesinde ders verdi. Sonra ders vermeye
ara verdi ve zühde, ibadete ve Hakka yöneldi ve on sene
sonra Dımışk, Beytü’l-Makdis, Kahire, Mekke ve Bilâdü’l-Mağri’de
dolaştı sonra Nişabur’a ve oradan da Tûs’a döndü. Son olarak
tasavvufa döndü. Tasavvuf için bir tekke ve ilimle
uğraşanlar için de bir okul ya ptırdı (edindi). Ve orada
vefat etti. 600’den fazla kitabı vardır. El-Vasît ve’l-Basît,
el-Hulâsatü fi’l-Fıkh, İhyâ-u Ulûmû’d-Din, bu en iyi
eserlerindendir, el-Munkızu mine’d-Dalâli, el-Mişkâtu’l-Ezvâr,
Kitâbu’l-Mustasfâ fî Usûli’l-Fıkh ve ayrıca kelamda; el-Menhûl
ve’l-Müntehal, felsefede; Tehâfütü’l-Felâsife ve mantıkta
Mihakku’n-Nazar vb. başlıca kitaplarıdır.
(19) SEÇİM VE SİYASET
Hürriyet ve demokrasi sitemi olan gelişmiş ülkelerde partiler seçime girer.
Her partinin halka verdikleri demeçlerinde ve konuşmalarında
dile getirdikleri prensip ve sloganları vardır. Parti üyeleri genelikle vatandaşlarına ihanet ve zulüm
etmeyen iyi vatandaşlardır. Devletin ve milletin menfaatina
aykırı her kışkırtmayı şiddetle kınarlar. Fakat her
hükümette sadece kişisel menfaatlerini gözeten fırsatçıları
görmek de mümkündür. Bunlar ya cehaletlerinden dolayı veya
küçük vaatler karşılığında, devletleri aleyhine
sömürgecilerle işbirliği yaparlar. Siyasi devletlerin
vaatlerde bulunurken kullandıkları çokça slogan vardır.
Bazıları şunlardır: Ey değerli vatandaşlar! Eğer bizi
seçerseniz, biz size birliği, özgürlüğü, bağımsızlığı,
adaleti, eşitliği, demokrasiyi, sanayi ve zira’i
kalkındırmayı sağlayacağız. Ve yine aynı şekilde insan,
kadın haklarını getireceğiz. İşsizlere iş bulacağız ve
serbest ekonomi modelini uygulayacağız.
Seçim zamanı
geldiğinde seçmenler milletvekili ve belediye başkan
adaylarını özgürce seçerler. Sonra bakanlar atanır ve
hükümet kurulur. Hükümet ya bir partiden oluşan müstakil
veya farklı partilerin oluşturduğu koalisyon hükümeti olur.
Hükmetin ilk işi, milli ekonomi, eğitim ve öğretimive ve dış siyasetini
düzeltmektir. Birde terörü yok etmek için adalet
ve güvenliği sağlamaktır. vb.
Diktatörlükle
yönetilen geri kalmış ülkelere gelince, seçim ve özgürlük
değil zorba ve zalim bir iktidar bulunur. Bundan dolayı halk,
ihtilal, devrim, cinayet ve hoşlanılmayan gösteriler yapmaya
zorlanır. Bu hükümetlerin sonu da daima acı ile biter.
(20) TİCARET VE
BANKALAR
Bazı insanlar helal ticareti
ve İslâmî bankaları tercih edip haram ticaret yapma ve
faizli bankaları kullanma yoluna gitmezler. Fakat bazı
şartlar karşılığında bu bankalarla iş yaparlar. Bu
şartlar şunlardır: Para yatıranın kâr ve zarara katılması
gerekir, bankanın haram ticaret yapmaması ve mudi’in
parasını faiz karşılığında değerlendirmemesi gerekir ve
bunların ticaretleri genel olarak bu şekillerde olur: Mukâyaza (Bir malı başka bir mal ile mübadele etmek),
Mûrabaha (olduğu malı fazla bir bedel karşılığında kar amacı
ile satmak), Müsâveme (Almış olduğu malı kaça mal olduğunu
söylemeden başka birine rızası ile satmak) Ve Bey’i Sarf
(Nakidi nakide satmak, akça bozma. Bu işle meşgul olana
‘’Sarraf’’ denir.
Bazı insanlarda faizli
bankalara parasını ya cari hesap üzerine ya da kısa veya
uzun vadeli faiz üzerine yatırmayı tercih ederler. Mudi’i
bankadan hesap defteri alırlar. Vadesi geldiğinde ya faizini
alırlar ya da kârını alırlar. Her insanın, kendi dışındaki
insanların çalıştığı ve tercih ettiği banka konusundaki
görüşüne saygı göstermesi gerekir, çünkü onlar, hürdür.
Bankalar iki kısımdır: Resmi
bankalar ve (devlet kontrolündeki) özel bankalar. Bankalarla
ya yerli para ya da dövizle iş yapılır. Tacirler bankaya
sermayelerini yatırırlar ve onlardan çek ve senet defteri
alırlar. Başka tacirlerle alış-veriş, ihracat ve ithalat
yapmaları için bankaya garanti depoziti veya ipotek
bırakırlar. Tüccarlar ihracatlarında bankalarda akreditifin
açılmasına güvenirler. Bununla beraber, ürünlerini korumak
ve geliştirmek için, teşvik kredilerine veya bağış olarak
verilen mali yardımlara güvenirler. Türkiye ekonomik kriz
geçirdi. Türk ekonomisinde önce develasyon sonra enflasyon
gördük. Devletin sermaye ve bütçesi ciddi zararlar gördü.
Fakat şimdi hükümet ve devletin aldığı tedbirler ve iyi
kararlar sebebiyle daima iyiye gidiyor. Türkiye ticarette
serbest pazar ve liberal ekonomi modelini kullanmaktadır.
Fiyatlar malın kalite ve ucuzluğuna göre belirlenir.
(21) BABALAR VE
ÇOCUKLAR ARASINDAKİ İHTİLAFLAR
Babalarla çocuklar arasında
devamlı ihtilaflar meydana gelir. Babalar, çocukların büyük
olduklarını düşünürler (büyük olarak görürler), aralarındaki
yaş farkını unuturlar ve onların kendilerinin bir sureti
olmalarını isterler. Çocuklarda babalarının eski çağda
kaldıklarını ve onların eski kafayla düşüdüklerini
düşünürler. Ve onlarla aynı görüşte ittifak etmelerini
imkansız görürler. İhtilafın en önemli sebebleri bunlardır.
Fakat, babaların çocuklarına, onları anlamak için, değişik
bir bakışla bakmaları daha iyidir. Kendileri bu konumda
iken, çocukken, nasıl olduklarını hatırlasalar, çocuklarına
karşı davranışlarını değiştirmeleri gerektiğini
anlayacaklar. Çocuklara gelince, anne ve babaya itaatin,
Allah’a itaatten olduğunu ve çoğu durumlarda neyin kendileri
için faydalı ve neyin kendileri için zararlı olduğunu
bilmediklerini anlamaları gerekir. Ebeveynlerine itaat
etmeleri kendileri için daha hayırlıdır.
(22)
İnsanın Aya yüzeyine
inişi
16 Temmuz 1969 yılında
Amerika’daki uzay istasyonundan bir Roket fırlatıldı. Aya
giden bir Astronot ikiyi yardımcısından oluşan,
üç mürettebatı taşıyan bir uzay gemisi ile yolculuk
yaptılar. Bu dehşet ve heyecan verici olaydır. Tüm dünya bu
olayı önemle karşıladı ve şaşırtıcı sonucu gayretle
bekledi. Radyo ve televizyon istasyonları bu tarihi geziyi
merakla takip ettiler ve bir anda uzay gemisi “Apollo”
televizyon ekranında göründü ve o “Satürn 5” roket sayesinde
ay yüzeyine indi. Milyonlarca insan büyük bir heyecanla onu
beklediler. Gemiden bir şeylerin hareket ettiğini gördüler!
Ay yüzeyine dikkatli adımlarla merdivenle inen bir adam
gördüler. Burada spiker hamasetle
(coşkuyla) şöyle seslendi: İşte!
büyük tarihi an geldi, işte! insanın ay yüzüne ilk ayak
bastığı o an. Aya giden kişi, nefes almasını sağlayan özel
uzay elbisesi ile inip durdu ve kendi çevresine dönüp baktı.
Arkadaşını arkasına alarak yavaşça yürüdüler. İkisi birlikte
yerde bulunan denetim merkezi ile Telsizle konuşmaya başladılar. Tüm
insanlar seslerini duydular ve iki kaptan ülkelerinin
bayrağını dikmek ve bilim cihazlarını ay yüzeyine koymak
için belirli bir yere ilerlediler. Sonra Ayın toprağından ve
taşlarından örnekler aldılar ve gemilerine yöneldiler. Ana
uzay gemisine götürmesi için, orada onları diğer arkadaşları
bekliyordu. Hep birlikte yeryüzüne döndüler. Böylece,
eskiden beri bilginlerin hayallerini kaplayan bir rüyayı,
insan aklının ve tüm insanların büyük zaferini kaydederek
gerçekleştirdiler. Allah buyuruyor ki: “O insanlara
bilmediklerini öğretti.”
Nizameddin İbrahimoğlu
Hitit Üniversitesi - Arapça Okutmanı
|
 |